İstek Bilge Kağan

İstek Bilge Kağan

HİÇ GÖLGENİZİN FOTOĞRAFINI ÇEKTİNİZ Mİ?

11 Ekim 2011 Salı


                                         
         Türkçe bazılarımızın sandığından daha zengindir. Dilimizde genel olarak kullanılan 30.000 kadar sözcük vardır. Bunlara halk ağızlarını ve dilimize girmiş yabancı sözcükleri de katarsak kelime hazinesi elli bini geçer. Ayrıca Türkçe’de organ, hayvan ve doğa adları zengindir. Renk ve akraba adları da birçok dile göre daha çeşitlidir ve zengindir.

     
       Atatürk dilin önemini vurguladı ve şöyle söyledi: “Millet, dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı yurttaşların oluşturdukları sosyal ve siyasal topluluktur.” Atatürk, 1928’de Türk alfabesinin kabulünü sağlayarak Türkçe’nin gelişmesine katkıda bulundu. Bununla da yetinmeyerek 1932’de Türk Dili Tetkik Derneği’ni kurdu. Bu dernek, 1936’da Türk Dil Kurumu adını aldı. Cumhuriyet döneminde dil kurultayları oluşturularak Türkçe’nin önemi ve zenginliği ortaya kondu. Özellikle yabancı sözcüklerden Türkçe’nin temizlenmesine çalışıldı. Osmanlıca, Türkçe, Arapça ve Farsça karışımı bir dilimiz vardı. Atatürk, halkın anlayacağı dile dönülmesi için şöyle söylemişti: “Ülkesini yüksek bağımsızlığını korumasını bilen
Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır




 Benin, Burkina Faso, Kamerun, Merkezi Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo Cumhuriyeti, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Cibuti, Gabon, Guinea, Fildişi Sahili, Madagaskar, Mali, Moritanya, Nijerya, Ruanda, Senegal, Tago, Tunus ve Fas.
  
      Sıraladığımız ülkelerin en belirgin ortak özelliği sorulmuş olsaydı, belki çoğumuzun aklına gelen ilk cevap “Bu ülkeler Afrika’da yer alıyor” olurdu. Evet doğru. Ama bir ortak özellikleri daha var ki, Afrika’da yer almak kadar belirgin ve ayırt edici: Frankofon ülkeler ailesine mensup olmaları.

Frankofon kelimesin aslı “La Francophonie”dur. Anlamı kısaca “Fransızca konuşan” demek. Uluslararası camiada “Frankofon Ülkeler” denilince tıpkı yukarıdaki söylediğimiz ülkelerde olduğu gibi, 18 ülkede Fransızca resmî dil olarak kullanılıyor. Ayrıca 57 ülkede Fransızca ya ikinci dil, ya da yaygın olarak kullanılmakta.

Afrika'daki Fransızca konuşulan toplam yerleşim alanı ABD’den daha büyük. Bu ülkelerdeki toplam nüfus ise 254 milyon. Bu rakam ise çeyrek milyar insanın doğrudan veya dolaylı olarak Fransızcayı ortak iletişim aracı olarak kullandıkları anlamına geliyor. Kısaca bu kadar geniş bir alanın ve sayılmayacak kadar çok farklılıkların bulunduğu bir bölgenin ortak paydasını oluşturuyor Fransızca.

Kısaca “Frankofon” olma özelliği saydığımız bu ülkelerde yaşayan insanlar kendi öz dillerine “Fransız” kalmış durumdalar.
                                                                 Peki ya biz?



Little Big, Big Star, Marko Delli, Conan Jeans, Lee, Weber Jeans ve Galila Restaurant, LC Waikiki, Rodi, Big Free, Tifanny, Cotton Shop, Benson Jeans, McDonald’s, Burger King, Pizza Hut, Domino’s Pizza, Carousel, Galleria, Capitol, Atrium, Carrefour, Groseri Market, Coiffeur Angle gibi telaffuzda bile zorlandığımız belki binlerce isim…

Rainbow Kasabı, Kadir Has Center, Dürüm Land, Cafe Beyzade, Galaxy Alışveriş Merkezi, Ev Shop, Yeşil Plaza, Vatan Computer gibi yarı Türkçe isimler…

CoonDra (Kundura), Mardini (Mardin), Velini (Veli), Efendy (Efendi), Eskidji (Eskici), Laila (Leyla), Kiosk (Köşk), Ramsey (Remzi) gibi Türkçeden bozma yabancı isimler…
 


Sokaklarda, caddelerde gördüklerimiz, günlük konuşmalarımız, gazetemiz, dergimiz, yiyip içtiğimiz pekçok şey yabancı. Ama bir gerçek var ki, biz artık o yabancı şeylere artık hiç de yabancı değiliz.

Yabancılaşma, artık hiç yadırganmaz durumda. Belki de kaçınılmaz veya sıradan görülüyor. Yabancılaşmanın veya gönüllü işgal altına girmenin temelinde yatan gerekçe veya gerekçeler hakkında birçok madde sıralayabiliriz. Bizdeki yabancı hayranlığından, hayatın hemen her aşamasında yağmur misali karşımıza çıkmasına kadar yüzlerce sebep bulabiliriz.

Bu sebeplerin en önde gelenlerinden birisi, toplum olarak, bir şekildeki kullanımlarda çok istekli oluşumuz olsa gerek. Duyduğumuz yabancı bir kelimeyi kullanırken ilk birkaç denemede hafiften bir yabancılık çeksek de, çok geçmeden o kelimelerin Türkçe karşılıklarını unutuyoruz. Derken dildeki bu dönüşüm tabelalara da yansıyor. Tabelalar yabancılaştıkça, insanlarda daha fazla yabancı hayranlığı oluşuyor. Yabancı hayranlığı daha fazla yabancı kelime kullanmayı doğuruyor. Ve bir kısır döngü devam edip gidiyor.


 



               
                    Bağımsız Eğitimciler Sendikasından (BES) yapılan yazılı açıklamada, sendikanın AR-GE biriminin "Türkiye'nin Okuma Alışkanlığı" adlı bir rapor hazırladığı belirtildi.

Rapora göre Türkiye, kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkelerinin gerisinde kalmış durumda. 



Japonya'da toplumun yüzde 14'ü, 
Amerika'da yüzde 12'si, 
İngiltere ve Fransa'da yüzde 21'i düzenli kitap okurken, 
Türkiye'de yalnızca on binde 1 kişi kitap okuyor.








                        

                           

6 Ekim İstanbul'umuzun Kurtuluşu

Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan İstanbul, Asya ile Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan çok önemli bir konuma sahiptir.

Sahip olduğu önemli konumdan dolayı, birçok ülke, kendi merkezlerini bu önemli topraklara taşımak için birçok savaş yapmıştır.

İstanbul'un 5 yıl süren işgali, Türk Ordusu'nun 6 Ekim 1923 günü coşkun bir bayram havası içinde, sevinç gözyaşları arasında ve çiçek yağmuru altında kente girmesiyle sona ermiştir.


Biz de okulumuzda 4.sınıflarla 6 Ekim İstanbul'un Kurtuluşu ile ilgili panolar hazırladık ve en iyi panoyu seçtik.

4-A sınıfının hazırladığı pano, 6 Ekim İstanbul'un Kurtuluşu temalı en iyi pano seçildi.



Emeği geçen bütün öğrencilerimize teşekkür ederiz.